Gürcistan’ın Uygulamış Olduğu “Somali Korsanlığı”
Tarih : 21 Ağustos 2009
Sayı : 2009/092
Konu : Karadeniz’de Gürcistan’ın Uygulamış Olduğu “Somali Korsanlığı”
2009 yılı başından bu yana Gürcistan tarafından Abhazya’ya karşı deniz terörü uygulanmaya çalışılmaktadır. Uluslararası karasularda Abhazya’ya ticari mal götüren ve Abhazya’dan mal getiren gemiler Gürcistan Sahil Gemileri tarafından “Somali Korsanlığı” yöntemleri ile teslim alınarak zorla Poti limanına götürülmektedir. Bunun en son örneği 17 Ağustos 2009’da Abhazya’ya petrol ürünü götüren “Buket” tankeri ve 19 Ağustos 2009 tarihinde Suhum’dan aldığı metal hurdasını Türkiye’ye götüren “afrostar” gemisi “korsan” yöntemler ile kaçırıldılar. gemilerin Türk, Azeri ve Suriye’li personeli uluslararası hukuk kurallarına göre haksız bir biçimde esir tutulmaktadırlar.
Abhaz diasporasının temsilcisi olan Kafkas Abhazya Dayanışma Komitesi olarak Gürcistan’ın Abhazya’ya karşı uygulamış olduğu ekonomik baskı politikasının hiçbir uluslararası deniz hukuk kuralına ve insanlık anlayışına uymadığını belirtir, TC. Hükümetine konuyu takip etmesi gerektiğini hatırlatırız.
Gürcistan’ın uluslararası hukuk kurallarına aykırı eylemleri nedeni ile Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Konya Milletvekili Atilla KART 21/08/2009 Tarihinde TC. Başbakanı Sn. Tayyip ERDOĞAN’a yazılı olarak yanıtlandırması amacı ile soru önergesi verdi. Bizler Atilla KART’a konu hakkında göstermiş olduğu duyarlılığa Abhaz Diasporası olarak teşekkür eder konunun takipçisi olacağımızı belirtiriz.
Saygılarımızla.
Kafkas Abhazya Dayanışma Komitesi.
Not: Aşağıda Atilla Kart’ın 21/08/2009 Tarihinde Başbakan Tayyip Erdoğan’a yazılı olarak yanıtlaması amacı ile vermiş olduğu soru önergesi bulunuyor.
Saygılarımızla
Kafkas-Abhazya Dayanışma Komitesi
Adına
Başkan
İrfan ARGUN
TBMM Başkanlığına 21.08.2009
Aşağıdaki sorularımın Başbakan Sn.R.Tayyip Erdoğan tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını Anayasa’nın 98 ve İçtüzüğün 96. maddeleri gereğince saygıyla talep ederim.
Atilla Kart
CHP Konya Milletvekili
İlgi: Başbakan’a yöneltilen 07.05.2009 tarih-7/7877 sayılı yazılı soru önergemiz.
İlgi önergemiz ile; Kafkasya’da meydana gelen çatışmalar sonucunda, Bağımsız Devletler Topluluğu’nun (BDT), Gürcistan’ın talebiyle Abhazya’ya ambargo uygulamaya başladığı; Türkiye’nin de bu karara İştirak ederek Trabzon ile Abhazya’nın başkenti Sohum arasındaki gemi seferlerini iptal ettiği, bu ambargo sonucunda Türkiye’de yaşayan ve sayıları 500 binin üzerinde olan Abhaz ile sayılan 4 milyonu aşan Kuzey Kafkasyalı’nın akrabalarıyla olan ilişkilerinin büyük ölçüde kesildiği ve engellendiği; Abhazya’ya gitmek isteyenlerin ancak Rusya Federasyonu’ndan vize almak suretiyle gidebildikleri, bu durumun ise hem zaman kaybı ve hem de maddi-manevi anlamda mağduriyetler yarattığı;
Rusya Federasyonunun ve ambargonun tarafı olan birçok BDT ülkesinin ambargoyu kaldırdığı, hal böyle olmasına rağmen, Türkiye’nin taraf olmadığı bir ihtilaftan dolayı Abhazya’ya fiilen uygulamakta olduğu ambargoyu neden uygulamaya devam ettiği;
Türkiye’nin Abhazya’nın bağımsızlığını tanımayarak, Gürcistan’ın toprak bütünlüğünü tanımaya devam edebileceği, bu takdirin siyasi sorumluluğunun Hükümet’e ait olduğu, Hükümet politikası ve sorumluluğu altında verilen bu kararın ayrıca irdelenmesi gerektiği; ancak, bu durumun, Abhazların ve Kuzey Kafkasyalıların, temel insan haklarının başında gelen yerleşme ve seyahat hürriyeti özgürlüğü ile aile bütünlüklerinin korunması sorumluluğunu ortadan kaldıramayacağı;
Hükümet’in bu haksız ve dayanaksız ambargoyu sürdürmesi halinde sayıları milyonları bulan bu kişilerin, AİHM dahil olmak üzere tüm yargı yollarına başvuracakları, böyle bir tablonun ise Türkiye Cumhuriyeti’nin saygınlığını, etkinliğini zedeleyeceği dile getirilmiş;
Milyonlarca Abhaz ve Kuzey Kafkasyalının, seyahat özgürlüğü ve aile bütünlüğünü ihlal eden politika ve uygulamalara son verilmesi gereği ve bu yolda alınması gereken önlemler dile getirilmiştir.
Hükümet bu önergeye süresi içinde cevap vermediğinden, önerge gelen kağıtlar listesinde yayımlanmıştır.
Hükümet önergeye cevap vermeyerek bir anlamda konuya olan ilgisizliğini ve duyarsızlığını göstermiş ve bir anlamda da verebileceği bir cevabın bulunmadığını kabul etmiştir. Ancak, tüm bu gelişmeler Hükümet’in siyasi ve hukuki sorumluluğunu ortadan kaldırmayacaktır. Bu konu tarafımızdan takip edilecek ve gündemde tutulacaktır.
Yukarıda sözü edilen süreç yaşanırken, bu kez 17.08.2009 günü öğlen saatlerinde, Gürcistan’ın, Sinop’un 96 mil açığında, Türk Münhasır Ekonomik Bölgesinin hemen sınırında seyretmekte olan M/T Buket adlı tankeri kaçırarak, Poti Limanına çektiği ortaya çıkmıştır. Tüpraş’tan aldığı 2800 ton hafif yakıtı Abhazya’nm Sohum limanına götürmekte olan gemiye Gürcistan el koymuştur.
Gemi işletmecisi tarafından yapılan açıklamaya göre; Panama Bayraklı olan, 15 personelinin tamamı Türk olan gemide ayrıca 2 stajyer bulunmakta olup, geminin yükü değerli yük olarak kabul edilmektedir.
Gürcü makamlarının, gemi Abhazya’ya gittiği için el koydukları öğrenilmiştir. Geminin kaçırıldığı andan itibaren A1S cihazının kapatıldığı, bunun denizcilik kurallarına göre suç teşkil ettiği ifade edilmektedir. Gemi ve yükün açık artırma suretiyle satışının planlandığı öğrenilmiştir. Türk personel tutuklanmış ya da gözaltına alınmıştır.
Tekrar ve önemle ifade ediyoruz; Türkiye, Abhazya’nın bağımsızlığını tanımayabilir. Gürcistan’ın toprak bütünlüğünü tanımaya devam edebilir. Hükümet etme politikası ve sorumluluğu içinde verilen bu kararın, Türkiye’nin milli çıkarlarıyla ne ölçüde bağdaştığının tartışması ve eleştirisi ayrıca yapılacaktır.
Ancak, Hükümetin bu tercihi ve kararı, Gürcistan’ın her anlamda yaptığı ihlâllere göz yumulmasını ya da iştirak edilmesini gerektirmez. Evrensel insan haklarının başında gelen yerleşme ve seyahat özgürlüğüyle, aile bütünlüğünü ihlâl eden bu tür eylemlere Türkiye seyirci kalamaz. Bu tür bir ihlalin yapılmasına fırsat verilmeden, saygın bir devlet olma sorumluluğuyla Türkiye Cumhuriyeti, yurttaşlarının bu insani ve temci haklarını mutlaka güvenceye almalıdır. Öte yandan, yine Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlarının ticaret özgürlüğünü engellemeye yönelik olan ve fiili durum yaratan ihlallere de, Türkiye’nin seyirci ve sessiz kalması hiçbir şekilde kabul edilemez.
Gürcistan’ın; fiilen Türkiye’nin kontrolünde ve Sinop yakınlarında bulunan, Türk Arama Kurtarma Bölgesinin hemen dışında, Rus Arama Kurtarma Bölgesinde bu gemiye el koymuş olmasının, uluslararası hukuktaki adı gemi korsanlığıdır. Uluslararası sularda seyretmekte olan bir gemiye el koymanın başka bir açıklaması olamaz. Gürcistan’ın karasuları ve ayrıcalıklı ekonomik bölge sınırları dışında kalan, uluslararası sularda bulunan bir gemiye bu suretle el konulması; diğer tüm ihlaller bir tarafa Türkiye’nin Egemenlik hakkının ihlali niteliğindedir.
Tüm bu süreçler yaşanırken 20 Ağustos tarihinde de, Sohum’dan İstanbul’a hurda demir getiren bir yük gemisine de uluslararası sularda el konulduğu ve geminin Poti limanına çekildiği haberi ajanslara ulaşmıştır.
Görüldüğü gibi; Türkiye Cumhuriyeti yönetimi adına talihsiz ve maalesef acz anlamına gelen bir tablo söz konusudur. Yurttaşlarının temel anayasal haklarını koruyamayan, ticaret serbestisine yapılan saldırıları önleyemeyen, yurttaşlarının tutuklanmasına seyirci kalan ve girişimde bulunmayan bir yönetimin görevini yaptığından söz edilemez.
Olay ve süreç, Türkiye’nin egemenlik haklarının İhlâli boyutlarına ulaşmış olmakla, iş bu önergenin doğrudan Başbakanlık Makamına sunulması zorunluluğu doğmuştur.
Buna göre;
1- Sayıları 4 milyonu aşan Abhaz ve Kuzey Kafkasyalı’nın seyahat özgürlüğünün ve aile bütünlüğünün ihlâli pahasına sürdürülen ve fiili hale gelen ambargo neden kaldı olmamaktadır?
Bu konuyu irdeleyen ilgi önergemize neden cevap verilmemiştir?
Önergeye cevap verilmemesi bir anlamda duyarsızlık ve bir anlamda da önergede ileri sürülen eleştiri ve değerlendirmelerin kabul edildiği anlamına gelmez mi? Böyle bir durum Türkiye Cumhuriyeti’nin saygınlığı ve sorumluluğuyla bağdaşır mı?
2- Uluslararası sularda, seyretmekte olan, Gürcistan’ın karasuları ve ayrıcalıklı ekonomik bölge sınırları dışında kalan gemiler ve Türk personele Gürcistan’ın el koyması, personeli tutuklaması, el konulan gemi ve yükler ile ilgili olarak kendi mevzuatı çerçevesinde satış sürecini başlatmış olması;
Türkiye’nin egemenlik haklarına saldırı anlamına gelmez mi?
Türkiye bu ihlâl ve saldırılara neden seyirci kalmaktadır?
Gemi ve yükün iadesi, personelin derhal serbest bırakılması ve Gürcistan’ın uyarılması dahil olmak üzere, gerekli yasal ve diplomatik girişimler neden yapılmamaktadır?