Published On: Pts, Tem 9th, 2012

Cevdet Akçalı vefat etti

Share This
Tags

cevdet-akcali

Tarih   : 09 Temmuz 2012
Sayı    : 2012-223
Konu   : Vefat ve Taziye

VEFAT ve TAZİYE

Tedavi olmak için bir süre önce hastaneye yatılan Eski milletvekillerinden gazeteci-yazar Cevdet Akçalı ’nın  vefat ettiğini derin bir üzüntüyle öğrenmiş bulunuyoruz. Değerli vekilimiz Sn. Cevdet Akçalı’ya tanrıdan rahmet, uzun dönem görev yaptığı TBMM ve parlamenter arkadaşlarına, dost ve akrabalarına, sevenlerine, başsağlığı diliyor ve AKÇALI ailesinin acısını paylaşıyoruz. Cenazesi 9 Temmuz 2012 Pazartesi günü İstanbul Üsküdar Karacaahmet Mezarlığı Şakirin camisinde kılınacak öğlen namazına müteakip aynı mezarlıkta defnedilecektir. Saygılarımızla

Kafkas-Abhazya Dayanışma Komitesi

NOT: Abhazya davası konusunda Avrupa Konseyine Abhazya Dosyası’nı ilk sunan ve bu  konu ciddi emekleri olan Sn. Cevdet Akçalı,14-15 Aralık 2006 tarihlerinde Dünya Abhaz Abazin Kongresi’nin Sohum’da yapmış olduğu “Abhazya’yı Tanıyın” tek gündem maddeli Kongre’ye de katıldığını, bu kongre ile ilgili Dünya Gündemi Gazetesine yazmış olduğu makale de altta yer almaktadır.

 

ABHAZYA… ESARETİ KENDİNE YAKIŞTIRAMAYAN DEVLET 08 Ocak-2007 Dünya Gündemine Hoş Geldiniz. Kafkas halkının kendine yakıştıramadığı tek şey vardı: Esaret! İşte o sıfatları, aralarındaki farklılıkları ortadan kaldırıyor, Anadoluluların kafasında tek isim olarak işliyordu: Çerkesler… Dünya Gündemi Gazetesi Başyazarımız Cevdet Akçalı’nın yeni yazısı Abhazya’da Bir Kongre 15-16 Aralık tarihinde Abhazya’nın başkenti Sohum’da Dünya Abhaz ve Abazin Halkları Kongresi vardı. Ben de bu kongreye katılanlar arasındaydım. Anadolu’ya özellikle 1864 yılından itibaren yerleşen Kafkas kökenli vatandaşlarımız vardır. Halkımız bunların tamamını “Çerkes” diye isimlendirir. Oysa bu şemsiyenin altında Kabartay, Abhaz, Adige gibi ayrı ayrı kollar vardır. Biz bile Kafkasya’yı görüp iyice tanımadan önce bunlar arasındaki ayırımın pek farkında değildik. Çerkeslerin Anadolu halkı üzerinde bıraktıkları bir imaj vardır: Bunların medeni, dürüst, kahraman ve göç ettikleri ülkelere fevkalade bağlı oldukları kanıtlanmıştır. Anadolu’da bu insanların Kurtuluş Savaşı’na katkılarını ve hürriyet mücahidi Şeyh Şamil’in hikayesini bilmeyen kimseye pek rastlamazsınız. Kafkasya haritasına baktığımız zaman iki deniz araında uzanmış sarp ve geçit vermez sıradağların olduğunu görür ve orada yaşayan insanların bu tabiata karşı mücadelesinin ne kadar güç olduğunu düşünürsünüz. Bu iklimde yaşamak bile başlı başına bir kahramanlık gerektirir. İstanbul’dan Soçi’ye Hareket Kafamızda bu düşüncelerle bir Rus uçağına binip Karadeniz’in Soçi havalimanına indik. Burada tahmin ettiğimizden daha güzel bir ülkeyle karşılaştık. Soçi gümrüğünde çıkıp 20 dakika sonra Abhazya hududu olan Psou’ya geldik. Gümrük işlemlerini bitirdikten sonra iki saatlik bir otobüs yolculuğu yaparak Sohum’a ulaştık. Ertesi sabah pırıl pırıl bir güneş gelenleri bekliyordu. Program gereğince tertiplenen toplantıya katıldık. Bu toplantıda dikkatimizi çeken ilk şey; katılımcıların çeşitli ülkelerden gelmiş olmalarıydı. Türkiye’den 200’e yakın delege katılmıştı. Suriye’den, Ürdün’den, Mısır’dan, Almanya’dan, İsviçre’den, Hollanda’dan ve Amerika’dan gelenler vardı. Aklımıza ilk gelen soru, Abhazlar bu geniş coğrafyaya neden yayılmışlardı? Abhazya’yı gezerken kendimizi Antalya veya Alanya sahillerindeymiş gibi hissettik. Yollar boyunca palmiyeler, portakal bahçeleri ve hatta hurmalar göz alabildiğine uzanıp gidiyordu. Kongreye katılan delegelerin yaşadığı ülkelerin çoğunu tanıyorduk. Abhazlar bu güzel ülkeyi neden terk etmişler, kimi Suriye çöllerinde, kimi Mısır’ın sıcak ikliminde yaşamak istemişlerdi? Hatta bunların dünyanın en modern ülkeleri sayılan Amerika veya İsviçre’de yaşamalarının da makul bir izahı yoktu. Kongrede dikkatimizi çeken ikinci şey, yerleşik Abhazların gelenlere karşı gösterdiği misafirperverlik ve kardeşane ilgiydi. Abhazya Cumhurbaşkanı, Türkiye’de 23 Temmuz 1992’den beri faaliyet gösteren Kafkas Abhazya Dayanışma Komitesi Başkanı İrfan Argun’u sağına alarak yer verdi. Gelenlerle teker teker ilgileniliyordu. Abhazya’da, Abhaz-Gürcü Savaşı sonrası iş bulma, öğrenim vs. sorunlarla ilgili olarak Rusya’ya göç sebebiyle 80 bin kişi kalmıştı. Türkiye’de ise en az 800 bin Abhaz yaşıyordu. Bu durum Demirel’in Arnavut Cumhurbaşkanı’na söylediği bir sözü hatırlattı. Süleyman Demirel, Arnavutluk Cumhurbaşkanı’na “Siz 3 milyon Arnavut’un cumhurbaşkınısınız, ben ise 4 milyon Arnavutun cumhurbaşkanıyım.” Türkiye’den gelen delegeler de salonda bulunan Abhazlara aynı şeyi söyler gibi geliyordu. Avrupa Konseyi’nde Abhaz Raporu Abhazya’nın tarihini çok iyi biliyordum. 2000 yılında Avrupa Konseyi’nde Kafkasya hakkında bir rapor hazırlamıştım. Ayrıca Avrupa Konseyi çalışmalarımız sırasında Çeçenistan Alt Komisyonu’nda üye olarak bulunmuştum. Bu vesileyle Çeçenistan, Dağıstan ve İnguşetya’yı ziyaret etmiştim. Abhazya’yı ziyaret etmiş olmam, kafkasya ziyaretlerimi tamamlayan bir halka gibiydi. Toplantıda misafir olarak gelenlerle Sohum’da yaşayan Abhazların akrabalık ilişkileri ile birbirlerine kavuşmalarının heyecanı görülecek bir şeydi. Bu buluşma kuzuların ve oğlakların analarına kavuşmalarına benziyordu. Hala aynı sual aklımıza takılıp kalmıştı. Bu kadar güzel bir coğrafyanın insanları ve birbirleriyle bu kadar kaynaşan halk, neden dünyanın dörtbir yanına dağılmışlardı. İşte bütün mesele bu suale verilecek cevapta saklıydı. Abhazlar, ülkelerini hür yaşamak adına terketmişlerdi. Esaretten kaçmışlardı. Veya hürriyetlerini gasb etmek isteyenler tarafından sürgüne gönderilmişlerdi. Abhazlar esareti bünyelerine sindirememişlerdi. Onlara yakışmayan tek şey esaretti. Anadolu halkı nazarında bütün Kafkas halkının Çerkes olarak isimlendirilmesinin sebebi de bu büyük benzerlikti. Kafkas halkının kendine yakıştıramadığı tek şey vardı: Esaret! İşte o sıfatları, aralarındaki farklılıkları ortadan kaldırıyor, Anadoluluların kafasında tek isim olarak işliyordu: Çerkesler…

www.dunyagundemi.com;

08 Ocak 2007

Eski milletvekillerinden gazeteci-yazar Cevdet Akçalı vefat etti.

Bir süre önce kalçasındaki kırık dolayısıyla Ankara’da hastaneye kaldırılan ve ameliyat edilen Akçalı, dün gece hayatını kaybetti. Akçalı’nın cenazesi, 9 Temmuz Pazartesi günü Şakirin Camisi’nde öğleyin kılınacak cenaze namazının ardından Karacaahmet Mezarlığı’na defnedilecek. Cevdet Akçalı

Adana’nın Kozan ilçesinde 1925’te doğan Akçalı, Adana Erkek Lisesi’nden sonra İstanbul Hukuk Fakültesi’ni bitirdi. Aynı fakültede 1946-1948 yılları arasında asistan olarak çalışan Akçalı, Paris Sorbonne Üniversitesi’nde Fransız Anayasası üzerine seminerlere katıldı. Kısa bir süre Devlet Planlama Teşkilatı’nda da çalışan Akçalı, 1969’da Adana’dan milletvekili seçildi. Akçalı, 2002’ye kadar 14. 16. ve 20. Dönem Adana, 18. Dönem İstanbul, 21. Dönem Kütahya milletvekilliği, TBMM Anayasa Komisyonu Başkanlığı ile Avrupa Konseyi Şeref Üyeliği ve Başkan vekilliği yaptı. Fransızca, İngilizce ve Almanca bilen Akçalı, çeşitli dergiler çıkardı ve bazı gazetelerde köşe yazarlığı yaptı. Akçalı’nın, ”Türkiye’de Tekrar İhtilal Olabilir mi?”, ”Kıyma Makineleri”, ”Paslanan Madalya”, ”Danışma Kurulu Çıkmazı”, ”Avrupa’da Türkiye’yi Savunmak”, ”Demokrasi Yolunda”, ”Aksakal Deyişleri” ve ”Yeşil Sermaye” isimli eserleri bulunuyor.

Kaynak          : www.sabah.com.tr

Link                : http://www.sabah.com.tr/Gundem/2012/07/07/cevdet-akcali-vefat-etti

Gürcistan İşgal Saldırısı

Videos